7 Nisan 2007 Cumartesi

g i t

 yazı duraksamanın çakılmışlığı ile son bulur aslında. ben bu noktada başlamayı seçtim. öfkemin kaynağına doğru, bazen koşarak bazen uyuyarak bazen de kaçarak yaklaşmayı denedim. nerdesin acaba?
nerdesin?
cevabı görüyor olduğunu farz-et. kaynak göründüğünü fark edince,- uzaklaştığını. o kadar bağımsız ki ve yapılabilecek birşey yok. adın var ama söyleyemiyorum. harflerinin sesleri düğüm.

çıkışımın kaynağıyla sorunumun kaynağının aynı olması nasıl bir duygu? nasıl bir öfke olabilir ki hem kendini hem diğer şeyleri ve kimseleri bu kadar yerin altına gömebilir. bu kadar mı kaynak kendini rahatça serbest bırakıp suçsuzluğunu haykırabilir. peki ben ne yapayım? nerden çıkıp nerden kaçayım?              ...

ordasın
ve benim sırtım dönük
çünkü yüzüm yok
yüzüm sen orada oldukça-kara..
sızıntı
telaş
mahcubiyet
ben
.

git.

3 Nisan 2007 Salı

başlangıç tırnağı,
bir övünme,
başka bir acı.
işaretli noktalardan ne kadar da uzağım ve noktalarım ne kadar silik.

ne kadar mutluyum bir bilsen.


kafa kaşıntısında huzuru bulan-bulup-kaşımayan-kaşınan adam.

belki her bir sokağın karşısında aynı süslerle gelirsin-kalırsın. belki sadece önemsiz detaylarla uğraşırız. kap git beni. beni kap git. git beni kap. arka bahçem yetirince kurak.    ....nem-im bulut.
elim tozlu.
ve sen hasarlarda habersizce uyuyorsun bunları okurken. 
bende yazarken kokluyorum..

aslında biliyormusun ne oldu?
ne hale geldik?
biliyormusun?





korkunç bir uyumsuzluk edindik...............................................................................................ve dünya bilmez artık bizi...

2 Nisan 2007 Pazartesi

S A L I K kaldı

kapıdan içeri bütünlüğü ile girdi. emin girdi. suratındaki gülüşlerle aslında görülmeyi isteyerek girdi. farkında olunmasını istedi - ne kadar dik durduğunu - ne kadar güven dolu olduğunu..hemde bu safer kendine...o yüzden sekerek soyundu.
ağzında melodilerle. ağzında yeniliklerle.

ve güzel anların randevularıyla..

kapatıyorum artık...gitmem lazım..

1 Nisan 2007 Pazar

z a m a n - ım -bir-

Karşılıksız olan bir şeyler var. Sen orada ben burada. Giden
birşeyler. Senin sende olan yırtılmış birşeyler. Kaç kez yorgunluğunun sebebi benim dedim sana. Ve kaç kez kendinden utanmıyorsun dimi dedim.
O kadar büyük ki kancam. Ve sana takılı iken çektim. Ve sana bağlıyken bıraktım kendimi. Çok ağır. Ve düşüyor işte. Farkında değilim sanma diğer ucunun ayağıma bağlı olduğunu. Mesafe var olsada aramızda, vardığın noktaya bende geleceğim.

salık k a l d ı m

sıyrık toprak, besinsiz yaşam ve hayatımın imzalı deneyimleri.
kimi zaman durduğum yerden geriye ve ardından paralel olarak ileriye doğru baktığımda sadece sen v a r s ı n. ve seni tanımıyorum. ve seni bilmiyorum. ama seni çok seviyorum. sevgimden şüphe edemediğim gibi sevgimi veremiyorumda. çünkü yeri yok. zamanı yok. sadece dağılıyor benden bağımsız ve istediği yere. orda ben olmasamda.

bugünün dünden farkı bugünün dün olmaması dedi bir teyze merdivenlerdeyken. dimi dedim. ama o hala gözlerime bakıyordu. ve suratındaki tüm deneyimlerin katmanlarıyla sadece gülümsüyordu. hoşçakal demeden mırıldanarak, boynu bükük, sırtı kambur-gitti-giderken gördüm. aslında hala onun suratını görüyordum. yada o benimkini...
Powered By Blogger